4 Mart 2010 Perşembe

'özgür'lük gibisi mi???

Saınırım ruh halim karmasıklıktan dinginliğe geçiş yaptı. Yazmak gerçekten de büyülüymüş. Bir kez daha anladım ki nerde olursam olayım neler yasarsam yasayayım yazabildiğim sürece mutlu olabilirim; çünkü öfkemi de, kırgınlığımı da ,mutluluğumu da yazabildikçe hissedebiliyorum ruhumu. Ama bu aksam anladım ki konusabilmek, güvendiğin birine içini tüm samimiyetinle dökebilmek de çok özelmiş.Mesafeler değil insanlarmış engeller. En uzaktakine en yakın olabilmek , en yakındakini de görebilmekmiş marifet. İçinde hapsolan tüm ağları söküp atmak yerine teker teker sökebilmekmiş ,asıl huzur. Kalbimi söküp atabilmeyi isterken bağıra çağıra ,sakin bir sessizliğe sığınıp onun atıslarını dinlemek istiyormuşum asıl. Kalbim her atıştında nefesiimi ciğerlerime doldurup tekrar boşaltabilmeyi özlüyormuşum. Ben aslında çok özlüyormuşum; en dibe vurup tekrar yaşamayı becerebilmeyi, damarlarımda dolaşan kanın sıcaklığıyla başımı en güvenli yere dayayıp sonsuz hayaller kurabilmeyi, en sevdiğim şarkıyı kulaklarımda çınlayana kadar dinleyabilmeyi, sessizliğin içinde ses olabilmeyi ve her hücremde varlığımı fark etmeyi... 'Özgür'lüğü doyasıya yasayabilmeyi ,tüm korkularımı tek kalamde silmeyi istemişim meğer. Sadece aralık bir kapı eşiğinden geçip o beklenen 'en güzel an'ı hissetmek istemişim. Ben ne çok şey istemişim. İstedikçe de ne kadar çok korkmus kendi içimde kapanıp kalmışım. Ama sonunda uzanan tek el , beni tüm bu karmaşadan çıkardı ve yanında hiç bitmeyen bir huzura bıraktı...

1 yorum: